Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Dr. Muhammed Vecih Cuma İle Röportaj
13 Kasım 2018

Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Dr. Muhammed Vecih Cuma İle Röportaj

1960 yılında Halep’in Menbiç ilçesinde doğan Dr.Muhammed Vecih Cuma, Cerablus kırsalında yerleşik bir Türkmen ailesine mensuptur. Aslen genel cerrah/tıp doktorudur. 1995-2003 yılları arasında Menbiç Devlet Hastanesi’nde başhekimlik görevini sürdürmüş; 2003 yılından 2011 yılına kadar Halep El Razi Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanlığı yapmıştır. 2010-2012 yılları arasında Halep Tabipler Odası Başkanlığı yapmıştır. 2011 yılında Suriye Devrimi’nin başlaması ile Suriye siyasi muhalefeti içerisinde aktif görevlerde bulunan Dr. Muhammed Vecih Cuma, 2014-2016 yılları arasında Suriye Geçici Hükümeti Sağlık Bakanlığı görevini yürütmüştür. 10 Şubat 2018’den beri de Suriye Türkmen Meclisi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Dr. Muhammed Vecih Cuma ve Suriye Türkmen Meclisi hakkında ayrıntılı bilgi için yayınladığımız diğer içerikler:

Röportaj’ı Gerçekleştiren: Kutluhan GörücüÖmer Özkızılcık

Suriye’de Türkmenlerin varlığı hangi dönemlere dayanıyor ve Türkmenler hangi bölgelerde yaşıyor?

Suriye’de Türkmenlerin varlığı en az 1000 yıllıktır, bunun en önemli kanıtı da Süleyman Şah Türbesidir. Selçukluların kurduğu devlet de Halep merkezlidir. Selçuklular öncesinde de Türkmenlerin bölgede varlığı bulunmakta idi ancak bu varlık askeri ağırlıktı, Abbasiler ile beraberdiler. Ve bu bölgeler huzuruna Türkler geldikten sonra kavuştu, Türkler gelmeden önce insana önem veren bir anlayış ile yoktu. Türkler, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışına sahipti. Türkmenler, yaklaşık olarak Suriye’nin her bölgesinde varlığı bulunmaktadır ancak özellikle Halep, Bayır Bucak, Hama, Humus, Şam ve Şam kırsalı ile Rakka’da da varlığımız bulunuyor. Tel Abyad’da Hamam Türkmen başta olmak üzere o bölgede çok sayıda köyümüz bulunuyor. Ayrıca Golan Türkmenleri var, Golan Türkmenlerinin Sivas’ta akrabaları var ve buraya geldikten sonra görüştüklerinde çok güzel görüntüler ortaya çıktı.

Suriye Türkmen Meclisi faaliyetlerini nasıl yürütüyor? Ve Suriye Türkmenlerinin geri dönüşünü sağlamak bir için bir çalışmanız bulunuyor mu?

Öncelikle biz şuan Türkiye’de varsak, bu bizim için bir hazırlık süreci. Biz kendimizi vatana dönmek için hazırlıyoruz. Suriye Türkmenlerinin geri dönüşü için bir kampanyayı bu senenin Mart ayında başlattık. Kamplara ziyaretlere gittiğimizde bu konuda çok güzel geri dönüşler aldık ancak %100 bir geri dönüş olması mümkün değil. Çünkü burada iş veya eğitim nedeni ile Türkiye’de kalan insanlarımız var. Ama bizim ana hedefimiz vatana dönüş. Orada biz sayı olarak tarih boyunca basit bir varlığımız olmamıştır. Biz Suriye’nin medeniyetini inşa eden bir toplumuz, Suriye’nin her köşesinde bir Türkmen’in izi var. Ayrıca bizim ecdadımızın ve şehitlerimizin kanı var. Biz Suriye’yi kimseye bırakmayacağız.

Suriye Türkmen Meclisi, şuan da Suriye’nin içerisine taşındı, artık Çobanbey’de de bir ofisimiz var. Şuan bölgede 8 sivil toplum örgütümüz ve 3 kültür merkezimiz var. Ayrıca dil kursları başlattık Türkçe öğretimi için.

Humus Türkmenleri de tehcir edilerek bu bölgelere geldi, onlarla bağlantınız nasıl ve durumları nedir?

Aslında bizim onlarla iletişimimiz kuşatma altında oldukları zamandan beri var. Oradan çıkışlarına çok üzüldük, uluslararası durum onları bu noktaya getirdi ve çoğunlukla Zeytin Dalı bölgesinde yer alıyorlar ve bizim onlarla çok yakın bağlantılarımız var. Sürekli olarak ziyaret ediyoruz, gidip geliyoruz. Türkiye’nin ve Türkiye’de STK’ların desteği ile onları makul bir durumda tutmak istiyoruz ancak onları memnun edecek tek şey onların vatanlarına geri dönmesidir. İnşallah vatandan ayrılmaları çok uzun sürmez. Suriye’de genel bir çözümün bulunması ile bu insanlar vatanlarına geri dönerler.

Sizin açınızdan genel bir çözüm neleri kapsamalıdır ve Suriye Türkmen Meclisi olarak yapılması gereken maddeleriniz var mı?

Aslında Suriyeliler demokrasi ve hukukun uygulanması için ayaklandı. Eğer demokratik geçiş yaşanmaz ise bu devrim amacına ulaşmamış olur. Biz Suriye’nin kurucu unsuru olarak anayasada yer almak istiyoruz. Bazı insanlar vatandaşlık yeterli olur gözüyle bakıyor ancak biz anayasada belirgin bir şekilde yer almak istiyoruz.

Siz Suriye’de ayrılıkçı bir gündem taşımıyorsunuz, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve özgür bir Suriye devletini savunuyorsunuz. Peki, bu devlet içerisinde Suriye Türkmenlerinin anadilde eğitim hakkının anayasada yer almasını istiyor musunuz? Bu yönde beklentiniz var mı?

Aslında sürekli olarak bize kültürel haklarınızı alırsanız yeterli olur şeklinde denildi. Ancak biz bir toplumun bütün haklarını istiyoruz sadece kültürel haklarımızı değil. Suriye’nin önemli kararlarında bir payımızın olmasını isteriz, siyasi haklarımızı da istiyoruz. Dil meselesi, artık çok demokratik ve ilkesel bir konu. Tartışılmayacak bir şey dil hakkı. Biz fazlasını değil, sadece haklarımızı istiyoruz ve bunları elde etmek için siyasi ve uluslararası alanda mücadele ederiz, sahada da önemli bir varlığımız var. Tabi Allah’a şükür bizim Türkiye’miz var.

Anayasa konusu açılmışken, İstanbul zirvesinde anayasa sürecinin başlatılması konusunda kararlar alınmıştı. Anayasa komisyonundaki süreç nasıl işliyor, siz Suriye Türkmen Meclisi olarak yer alıyor musunuz?

Bizim anayasa konusunda farklı bir görüşümüz var. BM Güvenlik Konseyi kararına göre, yani 2254 nolu karara göre, siyasi geçiş olur ve sonra anayasa yazılır. Ancak uluslararası güçler, anayasa ile başlayalım diyor. Bu durum bizim için çok doğru değil, uluslararası ittifak olduğu için biz evet diyoruz. Ancak biz anayasa meselesinin zamanlamasını doğru bulmuyoruz. Diyelim ki, anayasa yazıldı, bu anayasayı Beşar Esed mi onaylayacak? Esed ile bir geçiş süreci olamaz. 

Sizin Esed’in kişiliği ile mi sorununuz var yoksa burada Baas rejimi ve sistemi ile mi? Baas rejimi içerisinden Esed’e bir alternatif çıkması durumunda siz bunu kabullenir misiniz?

Tekrar söylüyorum,  biz demokratik bir sistem istiyoruz. Esed gitsin isim olarak, Baas kalırsa aynı diktatörlük sistemine geçmiş oluruz. Esed’in şuanda kontrolü dahi yok, Ruslardan veya İranlılardan talimat alıyor. Ayrıca şuan Suriye’nin %40-45’i Esed’in elinde değil. Fırat’ın doğusunu da düşünürsek.

Baas’ın iktidarda kaldığı bir noktada, Siz Türkiye’nin Morek’ten Fırat’ın doğusuna kadar olan bölgede de-facto bir ‘Özgür Suriye’ devleti modeli ortaya koymasına nasıl bakarsınız?

Sadece ilk adım olarak bunu kabul edebiliriz ancak biz tüm Suriye’yi kapsayan bir gelecek düşünüyoruz. Ama burada çok mantıklı, güzel bir şey başlayabilir. Aslında bu süreçte başladı, Menbiçliler biz Afrin ve Cerablus modeli istiyoruz diyorlar. İdlib, inanın ki her bölgeden daha istekli. İlerleyen zamanlarda Hama’da der, Humus’da der. Yavaş yavaş Suriye’nin her yeri özgürleşmiş olur, tabi Türkiye’nin desteği ile. Bakın ben size anahtar bir şey söyleyeyim; Türkiye’nin desteği olmadan Suriye devrimi sıfır, her yönüyle sıfır. SMDK, İstanbul’da. İdlib, Afrin veya Cerablus’ta 4-4.5 milyon insan, Türkiye’de ise 3.5-4 milyon, Türkiye’nin denetiminde yaşıyor. Suriye halkının yarısına yakın insan Türkiye’nin gözetimi altında. Bazı insanlar Türkiye, Suriye’nin geleceğinde nerede olacak diyor. Türkiye şuanda hem sahada var hem masada var. Artık Suriye, Türkiye’siz bir şey değil.

Siyasetten farklı toplumsal bir soru olarak, Türkmenler Türkiye’nin öncelediği bir toplum olduğu için diğer Suriyeli unsurlarla bir gerilim veya sürtüşme var mı?

Hayır yok, az önce dediğim gibi Türkiye herkese eşit baktı. Yardımlar gelirken Suriye’ye herkese eşit dağıtıldı. Bizim bu konuda da katkımız oldu, biz yardımlar geldiğinde diğer unsurlara öncelik tanıdık. Çünkü bizim oradaki projemiz bütün insanlar yaşasın ki, bizde yaşayalım. Orada yüzlerce yıl komşuluk yaptığımız insanlar var, bunu kimse bozamaz. Biz, insana önem veren bir anlayışa sahibiz.

Suriye’deki selefi akımların Suriye Türkmenlerine bir etkisi olmuş mudur? Olmuş ise Suriye Türkmenleri bundan nasıl etkilenmiştir?

Biz İslam dinini tarih boyunca benimsemişiz, taşımışız ve yaymışız. Bu nedenle Suriye Türkmenlerinin üzerinde böyle bir etki hemen hemen yok diyebilirim. Biz Nusra’ya ve DAEŞ’e hiç kaymadık. Suriye’de bu konuda en sağlam toplum Türkmenler diyebilirim. Biz şuanda bunlara karşı savaşı verdik ve kazandık, şimdi bir fikir savaşı vereceğiz ve bu insanlara örnek olmak, bizim değerlerimizi bu insanlarla paylaşmak istiyoruz.

Şuan da Menbiç’te Türkiye ve ABD bir devriye faaliyeti yürütüyor ve şartlar oluştuğunda sizin geri dönüş için bir çalışmanız var mı? Ayrıca Süleyman Şah Türbesinin eski yerine taşınmasında veya Fırat’ın doğusuna muhtemel bir operasyonda Türkmen birlikler burada yer alacak mı?

Aslında ben bununla başlamak istiyordum. Süleyman Şah Türbesinin eski yerine taşınması şart ve türbeyi Türkmenler olarak biz koruyacağız. Fırat’ın doğusuna kesinlikle geçilmesi gerekir çünkü orada birçok yerde teröristler yuva kurmuş durumda, sınır boyunca. Bunların temizlenmesi gerekir. Şuanda Fırat’ın doğusunda YPG’ye artık büyük bir nefret ve ayaklanma var. Menbiç konusunda bizim farklı bir bakışımız var. Menbiç’i Menbiçliler yönetmeli. Ancak burada bir kardeşe ihtiyaçları olacak, o da Türkiye. Menbiç’in ahalisi Fırat Kalkanı modelini istiyor. Amerika’yı istemiyoruz. Ben bunu açık bir şekilde söyleyeceğim, bizim şehrimize PYD’yi getiren, işgal ettiren Amerikanlar. Biz Menbiçliler olarak Menbiç’in yönetimini, güvenliğini çok iyi bir şekilde yaparız ama bunda da Türkiye’nin desteğine ihtiyacımız olacak.

Ara ve son soru olarak muhtemel Tel Abyad operasyonu için ne düşünüyorsunuz?

Biz buna bu şekilde alıştık, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dedikleri gerçekleşiyor. Sayın Erdoğan’da bu bölgelerde terör kalmayacak dedi. Bence bu operasyonlar Kandil’e kadar gitmeli, yılanın başı ezilmeli. Afrin’de olduğu gibi, burada da olur, hatta daha kolay olur. Nasıl insanlar Afrin’den PYD’yi kovdu ise buralardan da kovarlar.