Suriye'nin İslam Alimlerinden Şeyh Muhammed Zekeriya Mesud ile Röportaj
23 Mayıs 2018

Suriye’nin İslam âlimlerinden, eski El-Bab müftüsü ve hatibi Şeyh Muhammed Zekeriya Mesut; hayat hikâyesini, Suriye’deki savaş hakkındaki düşüncelerini ve önerilerini paylaştı.

Hazırlayan: Ali Akbaba

Suriye Gündemi: Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Şeyh Mesut: Şeyh Muhammed Zekeriya Mesut, El-Bab’da 1940 yılında doğdum. Dimeşk Üniversitesi İslami İlimler bölümü mezunuyum. Eğitimimi bitirdikten sonra El-Bab Müftüsü olarak çalışmaya başladım. El-Bab’ta birçok caminin onarımına ve Kur’an kursunun açılmasına vesile olduk. Yirmi beş yıl El-Bab müftülüğü görevini ifa ettik.

Bu arada El-Bab’ın en büyük camisi olan Ömer b. Hattab camisinde hatiplik yaptım. İrşat ve davet çalışmalarında bulundum ve şer’i okullarda derslere girdim.

Çocuklara yönelik Kolaylaştırılmış Peygamber Efendimizin Siyer Kitabı, Davanın Daveti, Mutlu Aile, Şam Bölgesinde Nakşîlik, Davet Yolu ve Yöntemi, Ey Oğulcuğum Din Budur adlı kitapları te’lif ettim.  İslam fethinden günümüze kadar El-Bab şehrinin tarihi hakkında beş ciltlik bir kitap yazdım.

Suriye’deki malum hal başladıktan sonra 2013’te Şanlıurfa’ya yerleştim. Türkiye’de davet ve tebliğ çalışmalarına başladım. Urfa’da Şer’i Meclis’i oluşturduk. Bu meclisin faaliyetleri, fıkıh konularında Suriyelilerin sorularına cevap, sorunlarına çözüm bulmak için çalışmalar yürütmek şeklinde özetlenebilir. Aynı zamanda bu meclis ile Suriyeli birçok ilim adamının bir araya gelmesini sağlamış olduk. Suriye İslam Âlimleri Birliği’ne üyeyim. Aynı zamanda Ensar Muhacir Derneği’nin başkanlığını yürütüyorum.

Suriye Gündemi: Suriye olaylarını yaşayan ve yakından takip eden birisi olarak, muhalif silahlı grupların kendi aralarındaki çatışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şeyh Mesut: Suriye halkı, zalim diktatörü devirmek için bu yola baş koyup mücadele verdi. Maalesef Suriye devrimi için girişilen bu mücadele, başka ülkelerin çıkar savaşına dönüştü.

Bu çatışmaların en önemli nedenlerinden birisi, silahlı gruplara lojistik yardım yapan ülkelerin çıkar kavgası. Silahlı gruplara askeri lojistik sağlayan ülkeler, çıkarları uğruna bu grupları karşı karşıya getirerek, Suriye ayaklanmasının kan kaybetmesine sebep oldular. Bu şekilde, devrim başka bir mecraya girmiş oldu. Türkiye dışında bütün ülkeler çıkarları için savaşıyor ve savaştırıyor. Rejim ve müttefiki olan ülkeler ile Batı dünyası, Suriye’de devrime giden yolu tıkayıp, ayaklanmayı amacından saptırdılar. Kendi çıkarları doğrultusunda bir yol haritası belirlediler.

Ayrıca Özgür Suriye Ordusu’nun başındaki komutanların bazılarının askerî tecrübelerinin olmaması, realiteyi doğru okuyamamaları, onları bölgesel siyaseti öngörmekten uzak bıraktı.  Kontrolleri altındaki grupların başında olanların askeri ve siyasi donanımları yeterli değildir. Dini konularda eksiktirler, helal haram bilgileri yeterli ölçüde değildir.

Suriye Gündemi: Siz çalışmalarınızda, Suriye’de din istismarcılarının vücut bulmasından bahsediyorsunuz.  Muhalif silahlı gruplar arasında bu din istismarcılarının vücut bulması olayı nasıl gelişti?

Şeyh Mesut: Din istismarcılarının sahada boy göstermesi bizim için sürpriz olmadı. Bunun planlı ve programlı bir şekilde geliştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Uluslararası istihbarat merkezlerinde bu din istismarcıları gruplara yol haritası belirlendi. Irak’tan sonra Suriye, nasıl bütün bu istismarcı grupların merkezi haline getirildi? Tabi ki bir proje dâhilinde gerçekleştirildi. Bunların Suriye’de vücut bulmalarının en büyük sebebi, Suriye halk devriminin gerçekleşmesini engellemektir. Diğer husus da, Suriye devriminden önce Esed rejiminin, dini cemaatlere baskı uygulaması, cezaevlerinde aşırı şekilde işkenceye tabi tutması büyük bir kinin ve intikamın birikmesine sebep oldu. Rejimin dini şiarları kötülemeleri ve dindarlara psikolojik baskı uygulamalarının neticelerini de bu sebeplere ekleyebiliriz. Halkın, rejime karşı doğal bir öfkesi vardı zaten. Batı, bu öfkeyi ve karşıtlığı fırsat bilerek Suriye devrimine karşı din istismarcılarını kullandı.

Suriye Gündemi: Din istismarcıları olarak tanımladığınız gruplar kimlerdir ve nasıl ortaya çıkmıştır?

Şeyh Mesut: Batılı devletlerin, El-Kaide ve benzer örgütlere finans desteği sağlamaları nasıl bir oyun oynandığını gözler önüne seriyordu.  İslam’ın hedeflerine değil, Batının emellerine hizmet ediyor bu gibi örgütler. DAEŞ’i kim kurdu, bunların lider kadrolarını Irak ve Suriye cezaevlerinden kim çıkardı? Irak’ta ve Suriye’de DAEŞ neden mutedil âlimleri öldürüyordu? DAEŞ, El-Nusra’nın içinden çıktı. Netice olarak, bu gibi örgütlerin oluşumunda uluslararası istihbarat teşkilatlarının etkin rol aldığı net olarak bilinmektedir.

Suriye Gündemi: Bölgede DAEŞ örgütünden sonra, aşırıcılığın son bulacağını düşünüyor musunuz?

Şeyh Mesut: Tabi ki hayır. Aşırılık bir sonuçtur. Onu doğuran sebeplerin bir kısmını yukarda zikrettik. Bir kısmını da şöyle ifade edelim;

Rafızi Şia gruplarının Suriye halkına yaptıkları toplu katliamlar ve tehcir uygulamalarına karşı dünya kör ve sağır. Şia ve Rafızilerin, Sünnilere yaptıklarının doğal sonucu olarak karşıtlığını oluşturuyor. Şia gruplarla iş tutan dünya ülkeleri var. Dünya Şia gruplarının aşırıcılarına sustu, Zeynebiye, Fatımiye, Haydariye vb. aşırı Şii grupların yaptıklarını dünya sadece izledi. Bu gruplar, sancaklarını Sünnilerin olduğu bölgelerde açıp, “Biz Sünnileri öldürmeye geldik” diyerek Sünnileri kışkırtıyorlar. Uluslararası bazı güçler, Suriye’nin demografik yapısını değiştirerek,  Sünnilerin olduğu bölgelerde Şiaları yerleştirmek istiyorlar. Bir Rus yetkilinin açıklamalarında: “Suriye’de bir Sünni’nin başa geçmesine müsaade etmeyiz” ifadesi yer alıyor. Bu itiraftan ve daha nice delillerden anlıyoruz ki; Şia, Sünni âleme karşı Haçlılarla ittifak etmiş ve savaş açmıştır.

DAEŞ örgütü, aşırıcılıkta son örgüt değildir. DAEŞ’i İran, Rusya ve ABD istihbarat servisleri birlikte kurdular. Rakka’da ABD, DAEŞ’i sözde bölgeden temizlemek için bir operasyon başlattı. İş tutuğu YPG, DAEŞ kadar kirli olmasına rağmen, bölgenin hassasiyetini ve inancını dikkate almadan YPG terör örgütünü bölgeye yerleştirdi. DAEŞ ortada yok. Enkaza dönüşen evler sivillerin evleri, öldürülenler siviller, DAEŞ nerde? Bu istihbarat teşkilatları DAEŞ için can simidi oldu. Örnek vereyim; Rakka’da herhangi bir DAEŞ elemanının esir alındığını ya da cezaevinde olduğunu gördünüz mü? Yok. Hiç bir haber ajansında görmedik. DAEŞ örgütü binlerce kişiden oluşuyordu. Bunlar nereye gitti. Birçoğunun ABD uçakları tarafından alındığı bilinen bir olaydır. DAEŞ militanlarını nereye götürdüler? Allah bilir. DAEŞ’in insanların zihinlerinde bıraktığı şiddet görüntülerini ve dine vermiş olduğu zararı hiç kimse vermedi. Toplum hafızasında silinmesi zor görüntüler kaldı.

Suriye Gündemi: DAEŞ gençleri nasıl etkiledi? İslam’ın Batı toplumuna yansıması nasıl oldu?

Şeyh Mesut: Tabi ki Batı toplumunda İslam adına kötü bir yansıması oldu. DAEŞ örgütünün kurulmasından amaçlanan hedeflerden en önemlisi buydu.

DAEŞ, Irak ve Suriye bölgelerinde kısmi hâkimiyet sağladığında, İslam halifeliğini ikame edeceğini savundu. Peygamberin metodu üzerine olduklarını iddia ettiler. Oysa onların fiilleri ve uygulamaları iddialarının tam zıddıydı. Hala sebepsiz yere insanları kaçırıyor, idam ediyor, İslam’ın men ettiği biçimde had cezalarını uyguluyorlar. İslami gruplara saldırılar düzenleyip tekfir ediyorlar. DAEŞ’in, İslam’la ve İslam metoduyla hiçbir alakası olmamasına rağmen gençlerimizin bir kısmı, onların tuzağına düştü. Özellikle hâkim olduğu bölgelerde gençlerin üzerinde etkili oldu. Sebeplerine gelince; bunlardan biri, gençlerimizi çepeçevre saran maddi imkânsızlıktır. Rejimin ve İran’ın işkence ve zulümlerinden dolayı psikolojileri altüst olan gençler de, DAEŞ’in İslami şiarları kullanmasına ve adaletin ikamesi için yola çıktığı iddiasına aldandılar.

Suriye Gündemi: Aşırılığa karşı nasıl mücadele etmemiz gerekiyor?

Şeyh Mesut: Muhalif silahlı grupların başında bulunan komuta merkezindeki kişiler içinden, yetkin olmayan, İslami ölçüleri bilmeyen kişilerin yetkilerinin alınması gerekiyor. Tabi ki, bu arada Suriye halkının yanında olan Türkiye olmadan bunun gerçekleşeceğini düşünmüyorum.

Dini hassasiyete sahip olan ve bütün aşırılıklardan uzak kalan düzenli bir ordu oluşumuna gidilmesi gerekiyor. Türkiye’nin öncülüğünde düzenli askerî güçlerin ve emniyet güçlerinin oluşturulmasıyla istikrarın sağlanacağını düşünüyoruz.  Örneğin El-Bab, Cerablus ve Afrin bölgelerinde istikrar ve emniyetin olduğunu görüyoruz. Türkiye tecrübesiyle, El-Bab, Cerablus ve Afrin’ de olduğu gibi Yeni Suriye’nin geleceğini de aydınlatabilir.

Suriye Gündemi: Esad Rejimi, DAEŞ örgütünden faydalandı mı?

Şeyh Mesud: Rejim, şimdiye kadar ayakta kalmayı DAEŞ’e borçlu. Rejim, sürekli ben terör örgütlerine karşı savaşıyorum, iddiasıyla katliamlarını örtbas edip kamuoyu oluşturuyor. Dünya bu iddiasını meşru kabul ederek Rejime karşı savaşan grupları terörist olarak değerlendiriyor. Bu konuda DAEŞ’e borçlu olan sadece Rejim değil. ABD, Rusya ve Fransa gibi devletler de, PYD de DAEŞ’in Suriye’deki varlığı üzerinde kendi varlıklarını bina ediyorlar. Yani bu ülkeler ile PYD terör örgütü DAEŞ’e borçludurlar. DAEŞ, bunların Suriye’de varlık sebebidir.

Bir milyon Suriyeli şehit düştü. Rusya, ABD, Rejim, İran ve koalisyon gücü, Suriye halkının üzerine kimyasal bombalarla, varil bombasıyla saldırmalarını bu metotla meşrulaştırıyorlar. Yani hepsi DAEŞ’e karşı mücadele ettiklerini savunuyorlar.

Dünya bu faciaya karşı sesiz.

DAEŞ’e karşı gerçek manada mücadeleyi, El-Bab’ ta Türkiye verdi. Türkiye’nin mücadelesi dışında diğerlerinin mücadelelerini tiyatro gösterisi olarak görüyorum.

Suriye Gündmei: Siz El-Bab müftüsü olarak görev almıştınız ve El-Bab’taki en büyük camiide hatiplik yaptınız. Sizin izlenimlerinize göre El-Bab şehri DAEŞ’in kontrolü altındayken nasıl bir süreç yaşadı? TSK ve ÖSO güçleri tarafından özgürleştirilmesi sonrasında El-Bab şehri nasıl bir değişim içerisine girdi?

Şeyh Mesut: El-Bab, DAEŞ örgütü işgali süresince büyük bir cezaevine dönmüştü. Hayat bütün yönleriyle durmuştu. İnsanlar tedirgin ve korku içindeydi. Bildiğiniz gibi Türkiye ve ÖSO ortaklaşa düzenlediği başarılı operasyonla El-Bab şehrini özgürlüğüne kavuşturdu.  DAEŞ’dan sonra şehre istikrar ve güven geldi. El-Bab’ta insanlar rahat bir nefes aldı. Normal bir şeklide hayatlarını yaşamaya başladılar.

Hayat normale döndü fakat yine de büyük ölçüde eksiklikler var: elektrik, su, altyapı gibi hizmetler tam olarak faal değil. Silahlı gruplar şehir merkezinde olduğu için halk rahatsız,  güvenlik sağlanamıyor. Bir an önce silahlı grupların şehir dışına çıkarılıp şehrin emniyet kuvvetlerine teslim edilmesi gerekiyor.

Suriye Gündemi: El-Bab’a neden geri dönmediniz ve ileride geri dönmeyi düşünüyor musunuz?

Şeyh Mesut: El-Bab şehri özgürlüğüne kavuştuktan sonra farklı şehirlerden göç aldı. Şehirde çeşitli grupların ve silahlı grupların varlığı büyük bir sorun teşkil etmektedir. Özellikle adli vakalarda adalet tam manasıyla sağlanamamaktadır. Elektrik, su, altyapı gibi hizmetlerin tam olarak faal olmamasından geri dönemiyoruz.

Suriye Gündemi: Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz, eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Şeyh Mesut: Teşekkür ederim, bir an önce Suriye’deki savaşın bitmesini temenni ediyorum.