“PBS’den Culani Belgeseli: Jihadist”
04 Haziran 2021

HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Culani Şubat 2021’de İdlib’de Amerikan PBS kanalının Frontline belgesel serisi için program yapımcısı Martin Smith’in sorularını yanıtlamıştı. Aylardır beklenen röportaj PBS tarafından Haziran 2021’in ilk günlerinde yayınlandı. Culani röportajda, Suriye ve HTŞ’ye dair önemli açıklamalarda bulunurken kendisiyle alakalı da önemli detaylar verdi.

Smith’in DEAŞ, el-Kaide, HTŞ’nin Suriye vizyonuyla alakalı sorularına cevaplar veren Culani, dış aktörlere olası işbirlikleri için sinyaller vermeye devam etti. HTŞ’nin bölge ve Batı için bir güvenlik tehdidi oluşturmadığını söyleyen Culani, geçmişte de Batı’yı hedef alan eylemlerin parçası olmadıklarını bu sebeple HTŞ’nin ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesinin altı boş siyasi bir karar olduğunu iddia etti. Amerika tarafından dönem dönem hedef alınmalarına karşın ABD’ye karşı eleştirilerin, ABD’nin bölge siyasetine ilişkin olduğu lakin ABD’yi askeri olarak hedef alma gibi bir tercihte bulunmadıklarını söyleyen Culani, bölgedeki el-Kaide ve DEAŞ yapılanmalarıyla ilişkisine dair sorularda da ABD eleştirilerine yer verdi.

Bölgede binlerce insanın yıllar içerisinde el-Kaide’ye katıldığını dile getiren Culani, ABD’nin bölge politikalarının kitlelerin el-Kaide’ye yönlenmesinde etkili olduğunu belirtti. Silahlı faaliyetlerine Irak’ta başladığını söyleyen Culani, Irak’ta yıllardan beri yaşanan muhtelif saldırıların “ABD bölgeye gelmese hiç gerçekleşmeyeceğini” söyleyerek kaos sürecinin başlangıcı olarak ABD’nin sorumluluğunu ön planda tuttu.

Nusra Cephesi döneminde DEAŞ ile sivillerin hedef alınması hususunda ciddi şekilde ayrıldıklarını ve bu usul farkının önce ayrışmaya ardından da çatışmaya yol açtığını ifade eden Culani, kendisine intihar eylemleri ile alakalı sorulan soruda ise bu eylemlerde sivil kayıpların yaşanmaması yönünde hedef belirlediklerini ve ellerinde savaş uçakları ve uzun menzilli füzeler olmadığı için bu tercihi yaptıklarını öne sürdü. Nusra Cephesi’nin kuruluşunda Bağdadi ile görüşmek de dahil olmak üzere inisiyatif aldığını ve hareketin kendisi hariç sadece 6 kişinin Suriye’ye geçmesiyle başlamasından aylar sonra onbinlerce milise ulaştığını söyleyen Culani, DEAŞ’ın yöntemleri ve tercihleriyle Suriye Devrimi’ni baltaladığını dile getirdi. Kendisi ve örgütünü ise Suriye Devriminin bir parçası olarak tanımladı.

Medyada şahsi bilgileriyle alakalı çok sayıda iddia bulunan Culani röportajda kendisi ve ailesi ile alakalı da çeşitli bilgiler verdi. Gerçek adının Ahmed el-Şaraa olduğunu teyit eden Culani ailesinin köken olarak İsrail işgalindeki Golan bölgesinden olduğunu söyledi. Büyük dedesinin Suriye’deki Fransız işgal güçlerine karşı bir direniş lideri olduğunu, babasının ise bir dönem Filistinli gerillalarla birlikte hareket etmiş, Nasırcı ve Baas karşıtı bir Arap milliyetçisi olduğu bilgilerine de değinmiştir. Kendisinin İslamcılık tercihi ile Müslüman kimliğini Arap kimliğinin önünde tutarak aile büyüklerinden ayrıştığını lakin direnişçiliğin bir aile genetiği olarak kendinde de bulunduğunu ifade ederek Suriye kökenli oluşunu tarihsel bağlarla da destekledi.

Irak’a gençlik yıllarında ilk gidişinin işgalden iki ya da üç hafta önce gerçekleştiğini belirten Culani o dönemde Ramadi, Bağdat ve Musul’da bulunduğunu söylerken o günlerdeki faaliyetlerine dair detay vermedi. ABD işgal kuvvetlerince gözaltına alınıp tutuklanmasının ardından Ebu Gureyb, Cropper ve Bucca hapishanelerinde yargılanmaksınız tutuklu kaldığını ardından Iraklı yetkililere teslim edilip tutuklu son günlerini Taci hapishanesinde geçirdiğini söyleyen Culani 5 sene boyunca yargılama olmaksızın tutuklu kalmasının kendisini Irak’ta en fazla etkileyen olaylardan biri olduğunu vurguladı.

Irak günlerinin ilk döneminde iddiaların aksine güç sahibi bir figür değil sıradan bir milis olduğunu, haliyle de Ebu Musab ez-Zerkavi ile hiç görüşemediğini çünkü gerilla taktikleri uygulanan bir savaş ortamında Zerkavi’nin de sıkı bir güvenlik protokolü ile hareket ettiğini ifade eden Culani, kendisinin Zerkavi komutası altına girmesinin Zerkavi’nin el-Kaide’ye biatı sonrası gerçekleştiği detayını da paylaştı. El-Kaide ile bağlarınından pişman olup olmadığına dair sorulara ise bahsi geçen dönemin hayatının bir parçası olduğunu, ve dönemin şartları ve zorunlulukları sebepli yapmış olduğu bu tercihlerinden pişman olmadığını dile getiren Culani, geçmişiyle yargılanmasının doğru olmadığını da sözlerine ekledi.

Culani Bağdadi’nin İdlib’de öldürülmesi ile alakalı sorulara ise Bağdadi’nin İdlib’de olduğunu bilmediğini, öğrendiğinde ise buna şaşırdığını söylerken yakalanıp Suriye Devrimine karşı işlediği suçlardan ötürü yargılanmadan Amerikalılar tarafından öldürülmesinden ötürü de pek memnun olmadığını ifade etti. PBS’nin Culani röportajının tam halinin uluslararası alanda alacağı tepkiler merakla bekleniyor. Bununla birlikte belgeselde de ifade edildiği gibi Culani’nin kendisini makul bir partner olarak vitrine çıkarma çabalarına Batı’dan kimi aktörlerden de olumlu yaklaşımlar gelebilir.

 

 

Ömer Behram ÖZDEMİR