Batı'nın Görmediği Tehdit: YPG'ye Katılan Yabancı Savaşçılar
26 Şubat 2018
Batı’nın Görmediği Tehdit: YPG’ye Katılan Yabancı Savaşçılar

Dünyanın birçok ülkesinden yabancı savaşçılar farklı motivasyonlarla Suriye’deki savaşa katıldılar. Yabancı savaşçılar Suriye içerisinde önemli sorunlara sebep olmuşlardır. Bilhassa yabancı savaşçılar Suriye’de birçok savaş suçuna karışmışlardır. Fakat yabancı savaşçıların vatandaşı olduğu ülkeler açısından, asıl güvenlik tehdidi yabancı savaşçıların ülkelerine geri dönmeleridir.

DAEŞ ile savaşmak için ve solcu ideolojiyi desteklemek üzere pek çok yabancı savaşçı PKK/YPG saflarına katılmış bulunmakta. Batı’daki genel algı YPG’ye katılan yabancı savaşçıları destekler vaziyettedir. Fakat asıl gerçek şu ki; YPG’ye katılan yabancı savaşçılar başka bir terör örgütüne karşı savaşmak için, ayrı bir terör örgütüne katılmıştır. PKK/YPG’ye katılanların birçoğu radikal sol ideolojisinin getirdiği motivasyon ile katılmıştır. İdolojik motivasyon ile PKK/YPG’ye katılanlar, özellikle PKK’nın uyguladığı terör saldırı yöntemlerini öğrenerek ileride Batı’ya karşı büyük bir tehdit oluşturabilir. 2014 senesinde YPG’ye katılan yabancı savaşçıların çoğunluğunun önceliği DAEŞ ile savaşmak iken, 2015’ten sonra katılımların asıl sebebi git gide ideolojik motivasyon olmuştur.

ABD bugün YPG’yi desteklediği gibi, zamanında Afgan Mücahitlerini destekliyordu. Afgan Mücahitlerine katılan yabancı savaşçılar arasından Usame bin Ladin gibi şahsiyetler ortaya çıkıp, Afganistan denklemi dışında El-Kaide’yi kurmuşlar ve kendilerinin gerçek düşmanı olan Amerika Birleşik Devletlerine karşı saldırılarda bulunmuşlardı. Afganistan örneği başarılı bir model ve eğitim merkezi haline gelip tüm dünyadaki terörizm faaliyetlerini tetiklemiştir. Aynı durum solcu radikal örgütler için Suriye’de gerçekleşebilir. YPG/PKK’yı başarılı bir model olarak gören radikal solcular için; gerçek düşmanın Avrupa yönetim tarzında yönetilen ‘kapitalist’ rejimler olduğunu belki birileri hatırlar.

Yabancı savaşçılar’ın PKK/YPG’ye katılımı

Uluslararası düzeyde başarılı bir medya kampanyası izleyen YPG; Rusya, Suudi Arabistan ve Avrupa’daki ofisleri üzerinden hem sosyal medya hemde konvasyonel medya üzerinde propagandalarını hedef kitlelerine ulaştırdılar. YPG’nin Batı’ya yönelik medya kampanyasında ana unsurlar; grubun özellikle DAEŞ’e karşı mücadele ettiği üzerine kuruludur. Diğer tüm islamcı gruplara ve muhafazakar müslümanlara karşı olan mücadelesi ve düşmanlığı ise DAEŞ ile mücadele kılıfı altında gerçekleşmektedir. YPG propaganda açısından kadın-hakları, demokrasi, çoğulculuk, ekonomik adalet ve çevre dostluğu gibi evrensel değerlere verdikleri sözde önemi öne çıkarmaktadır.

YPG’nin başarılı medya kampanyasının da etkisiyle bir çok yabancı savaşcı YPG’ye katıldı. Henry Jackson Society’de çalışmış Kyle Orton’un verdiği bilgilere göre; YPG saflarında Kürt olmayan yabancı savaşçıların net sayısını vermenin zor olduğunu ifade ederek, toplam sayının şuan 1200 civarında olduğu belirtilmektedir. Kyle Orton ayrıca YPG saflarındaki yabancı savaşçıların sayısının 2016’dan sonra çok yükseldiğini ve çoğunluğunun genç yaşlarda olduğunu belirtti. YPG saflarındaki yabancı savaşçıların %60’dan fazlası 30 yaş altında ve %80’den fazlası 40 yaş altında.

Türkiye-Suriye sınırında inşa edilen duvar sonrası, YPG’ye katılan yabancı savaşçıların iki ayrı güzergahı bulunmakta. Birincisi Süleymaniye üzerinden Kandil’e geçip, oradan kaçakcılar vasıtasıyla Suriye’ye geçenler. Diğeri ise Sincar veya Fis Habur sınır kapısı üzerinden YPG’ye katılanlardır, bunların bazıları gazeteci kimliği altında bölgeye gidip YPG’ye katılmaktadır.

ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon YPG’yi DAEŞ’e karşı desteklediğini söylese de YPG Suriye’nin kuzeyinde şuan Abdullah Öcalan’ın ‘demokratik konfederalizm’ adlı aşırı radikal solcu devlet modelini uygulamaya koyuyor. Bu devleti veya devletçiği oluşturabilmek için PKK’nın Suriye kolu olan YPG, kendi aşırı solcu ve intihar saldırını meşrulaştıran ideolojisini yaymaya çalışıyor. Radikal unsurlar için Afganistan tecrübesi ve örneği gibi, YPG’nin kurmaya çalıştığı yapılanma tüm dünyadaki radikal solculara silah ve terör eylemleri ile nasıl bir devlet kurulabileceğinin örneğini oluşturuyor. Ayrıca YPG saflarındaki yabancı savaşçılar kendi ülkelerine döndüklerinde bu ideolojiyi ve tecrübenin propagandasını yapabilir. Radikal solcular için gerçek düşmanın kapitalist/emperyalist sistemin olduğunu hatırlamak zor olmayacaktır. Bu durumda Batıda terör saldırıların gerçekleşmesini kimse olağan dışı karşılamayacaktır.

İntihar saldırısı tehlikesi

İntihar saldırıları terörist saldırıların arasında en tehlikeli ve en radikal biçimi olarak nitelendirilebilir. 11 Eylül saldırıları veya Fransa‘daki yalnız kurt saldırılarında, intihar, teröristler için bir önkabul idi. İntihar saldırılarının; saldırıda hayatlarını kaybedenlerin ve toplumun üzerindeki psikolojik etkisi oldukça büyük olmaktadır.

YPG saflarındaki yabancı savaşçılar intihar saldırılarını uygulayan ve benimseyen bir yapılanmanın ideolojisiyle kaynaşıyorlar. DAEŞ gibi örgütler intihar saldırılarını sözde dini argümanlarla meşrulaştırırken, PKK‘nın meşrulaştırma yöntemi Batı‘da daha fazla insana hitap edebilir. Bunun temel sebebini, Batı‘nın genel toplum anlayışının dini olmayan argümanlara karşı daha açık olması oluşturmaktadır. Nitekim Batı‘da müslümanların bir azınlığı oluşturduğu düşünüldüğünde DAEŞ’in argümanları ile Batı‘da terör eylemi gerçekleştirmesi gerektiğinde önce seküler olan birisinin inancını değiştirmek ve sonrasında radikalize etmesi gerekiyor.

Radikal solcular için bu durum doğrudan ideolojik indoktrinasyon ve radikalleştirmeye yöneltme ile gerçekleşebilir. Terör örgütü PKK’nın uluslararası desteği arkasına almış olmasının kendisine kattığı meşruluk ile Batı‘daki radikal solcular için ideal bir örnek teşkil edebilir. Özellikle de YPG saflarındaki yabancı savaşçıların memleketlerine geri döndüklerinde.

PKK/YPG’nin intihar saldırıları ile kanlı geçmişi

PKK‘nın Suriye kolu olan YPG, Türkiye‘ye karşı savaşmış ve Türkiye‘de terör eylemlerinin emrini vermiş üst düzey PKK‘lı yöneticiler tarafından yönetilmektedir. PKK‘nın intihar saldırılarını terör eylemlerinde kullanmaya başlaması Haziran 1996‘da, Abdullah Öcalan‘ın şahsi kararı sonrasında gerçekleşmiştir. 1996 ile 1999 yılları arasında gerçekleştirilen intihar saldırılarının çoğunluğnu kadınlar gerçekleştirmiştir. Nitekim bu saldırıların 15‘inden 11‘i kadınlar tarafından yapılmıştır. İntihar saldırılarını gerçekleştirenlerin yaşları 17 ila 27 yaş arasındaydı ve hiç birinin profesyonel eğitimi yoktu. Genellikle fakir ailelerden gelen intihar eylemcilerinin okul eğitimide erken dönemlerde sonlanmıştır. 10 yaşlarında ailelerinden ayrılarak PKK saflarına zorla alınan kadınlar intihar saldırıları için uygun bir araç haline getirilmiştir. PKK‘nın intihar saldırılarındaki tutumu, PKK‘nın propagandasında çokça öne çıkartılan cinsiyet eşitliğine ve kadın haklarına verdiği ‘büyük önemi’ de göstermektedir.

PKK halen aktif olarak intihar saldırılarına başvurmaktadır. Örneğin, PKK‘nın kolu olan TAK, 13 Mart 2016‘da Ankara‘da gerçekleştirdiği intihar saldırısında 37 vatandaşımızın  hayatını kaybetmesine sebep olmuştu. İntihar eylemcilerinden birisinin YPG saflarında eğitim alan Seher Çağla Demir olduğu belirlendi. Ayrıca 9 Ekim‘de PKK‘nın askeri kontrol noktasına yönelik gerçekleştirdiği intihar saldırısında 10 asker ve 8 sivil şehit olmuş, 10 asker ve 16 sivil yaralanmıştır.

İntihar saldırıları yabancı savaşçıların katıldığı PKK‘nın radikal ideolojisini gösteren en önemli sembollerden birisidir. Bazı araştırmacılar ve uzmanlar DAEŞ tarafından kullanılan intihar eylemcilerinin motivasyonunu ahiret inancı ve 72 huri ile açıklamaya çalıştı. Fakat DAEŞ‘in sözde dini motivasyonunun aksine PKK örneğinde intihar saldırılarının din ile değil, radikal ideoloji ile alakalı olduğunu göstermesi PKK‘nın Marxist-Leninist veya solcu radikal ideolojilerin nerelere varabileceğini gösteren önemli bir örnekliği oluşturmaktadır.

İntihar saldırıları yabancı savaşçılar tarafından benimsenirse?

Almanya Hamburg‘daki G-20 görüşmelerinde radikal solcular kapasiteleri ve stratejileri sınırlı olsa da, şiddete meyilli olduklarını göştermişlerdi. Radikal solcular arabaları yaktılar, mağazaları yağmaladılar ve polis güçleri ile sokak çatışmalarına girdiler. Alman güvenlik güçleri arasında radikal solcuların üyelerini eğittiklerini, molotof kokteylinin yapımını ve dükkanları nasıl yağmalanacağını öğrettikleri bilinmektedir. Hatta radikal solculara G-20 görüşmeleri öncesinde bir Alman üniversitesinde hazırlık yaptırılıp eğitim vermişlerdi. Şuan radikal solcular Avrupa için bir tehdit oluştururken bu tehditin YPG saflarında savaşmış yabancı savaşçıların ülkelerine döndüklerinde hangi boyutlara varacağı kestirilememektedir. Silah eğitimi alan, savaş tecrübesi kazanan, milis yapılanmasını öğrenen, bomba yapımını öğrenen ve intihar saldırıların nasıl gerçekleşeceğini bilen yabancı savaşcıların bilgileri ve deneyimleri Batı‘daki radikal solcuların kapasitelerini geliştirecek ve onları şiddette üst boyutlara taşıyacaktır.

Suriye radikal solcuların Afganistan’ına mı dönüşecek?

Daha önce de belirtildiği gibi, Afganistan’daki deneyim ve El-Kaide kamplarında verilen eğitim, şiddet açısından radikal örgütlerin yeteneklerini ve stratejilerini büyük ölçüde geliştirdi. Afganistan, tüm dünyadaki El-Kaide ve El-Kaide ile ilintili örgütler için başarılı bir modeldi. Krizler ve savaşlar sayesinde, ideolojilerini teşvik etmek, yeni üyeleri kendi saflarına katmak ve eğitmek için bir ortam bulan radikal örgütler, özellikle Ruslara karşı savaşan tecrübeli elemanlar sayesinde, gerçek düşman olan Batı‘ya karşı yeni elemanlar yetiştirdiler.

Tıpkı Afganistan deneyimi gibi Suriye radikal solcular için bir merkez haline gelme potansiyeline sahiptir. Hatta bugün bile radikal solcular YPG kontrolündeki alanlarda örgütlenmiş ve üyelerini eğitmek için kamplar kurmuşlardır. YPG saflarında savaşan yabancı savaşçılar, ideolojilerini teşvik etmek için kendi ülkelerindeki bir krizi veya savaşı bekleyebilir ve yeni üyeleri gerçek düşmanları olan kapitalist yönetime sahip Avrupa ülkelerine karşı eğitebilir.

YPG safındaki yabancı savaşçılar hep Ortadoğu’da kalmayacaklar. Uluslararası kamuoyu ve özellikle batı dünyası genellikle DAEŞ’e katılan yabancı savaşçıların dönüşünü konuşmakta. Fakat YPG saflarındaki yabancı savaşçıların vatanlarına dönmeleri konusu gündeme nadiren gelmekte. YPG safındaki yabancı savaşçılar konusunda uluslararası kamuoyunda farkındalığın artması gerekmektedir.