“Barışa” giderken işlenen savaş suçları ve geçmişle hesaplaşma
19 Aralık 2017

“Barışa” Giderken İşlenen Savaş Suçları ve Geçmişle Hesaplaşma

Soçi’de 2018’in başında gerçekleştirilmesi beklenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin katılacağı veya Kongre’nin Cenevre müzakerelerinin yerini alıp almayacağı 2017’nin son aylarında hararetli bir şekilde tartışılırken, ülkede savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar kapsamına giren vakalar gerçekleşmeye devam etti. 2011 yılından beri süren ve 21. yüzyılın en büyük insani felaketlerinden ve kayıplarından birine yol açan bu savaşın en kısa sürede bitmesi herkesin temennisi ancak son aylarda uluslararası kamuoyunun savaşı bitmiş olarak görüp halen sivillerin varil bombaları gibi güdümlü olmayan silahlarla öldürüldüğünü dikkate almamaları, müzakereler süresince de benzer katliamların yaşanacağına ilişkin ipuçları veriyor. Dahası, işlenen bu savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla nasıl yüzleşile(bile)ceği yeterince dile getirilmiyor.

Suriye’de Son Saldırılarda Sivil Kayıpları Ne Durumda?

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) geçtiğimiz hafta açıkladığı bir raporda, Kasım 2017’de  çoğunluğu Şam’ın banliyöleri, Deyr ez Zor ve Hama’ya olmak üzere en az 613 varil bombası saldırısı yapıldığını, bu saldırılarından birinin sivillerin sığındığı bir kamp olduğunu açıkladı. Rapor’da 2017 yılı boyunca gerçekleştirilen varil bombası saldırılarının sayısının en az 5931 olduğu belirtildi.[1]  Kasım ayında gerçekleşen 33 katliamın 29’undan Rejim ve Rusya, 1’inden Koalisyon Güçleri, 3’ünden diğer gruplar ise sorumlu tutuldu. Katliamlarda yaşamını yitirenlerin yarısını ise kadınlar ve çocuklar oluşturdu.[2] Suriye Sivil Savunması adlı örgüt de Kasım ayında sadece bir hafta içerisinde (14 – 21 Kasım arasında) Rusya ve Rejim’in saldırılarında 5 okul ve 2 sağlık kuruluşunun vurulduğunu, aralarında 4 çalışanlarının da olduğu 107 sivilin öldüğünü, 600’e yakın sivilin de yaralandığını açıkladı.[3]

“Barışa” Giderken İşlenen Savaş Suçları ve Geçmişle Hesaplaşma
Yakınlaştırmak için Tıklayın

SNHR’nin aylık raporuna göre bugüne kadar binlerce kişinin mahkeme önüne çıkarılmadan tutuklandığı Suriye’de, sadece Kasım 2017 en az 569 kişinin keyfi bir biçimde tutuklandığı tespit edilirken, bu tutuklamaların yaklaşık yüzde 75’i Rejim, yüzde 13’ü PYD, yüzde 8’i DAEŞ ve yüzde 4’ü silahlı muhalif güçlerce gerçekleştirildi.[4]

Kuşatma altındaki bölgelerde sivillere insani yardım ulaştırma hususunda da hiçbir gelişme olmadığı BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura ve BM Suriye İnsani Yardım Koordinatörü Jan Egeland tarafından geçen hafta yapılan ortak bir basın toplantısında açıkça ifade edildi. Sadece Doğu Guta’da yaklaşık 400 bin kişi açlıkla karşı karşıya iken, Şam’daki bir hastaneye sadece yarım saat uzaklıkta ve acil tedavi bekleyen 494 kişiden 10’unun bekleme safhasında yaşamını yitirdiği belirtildi. Bu süreçte yardım ulaştırmak üzere hazır bekleyen BM’ye ait 6 yardım konvoyu ve personeli ise, BM’nin söz konusu konvoyların güvenli bir şekilde kuşatma bölgelerine giriş yapabilmesi ve yardım dağıtımı sırasında herhangi bir saldırıya maruz kalmaması için savaşan taraflardan talep ettiği onaylara Suriye Hükümeti’nin yanıt vermemesi nedeniyle kuşatma bölgelerine giremedi.

Geçiş Dönemi Adaleti Konusu Kongre’de Ele Alınacak mı?

Suriye’de savaşın bitmekte olduğu ve Soçi’de Suriye’nin geleceğinin çizileceği beklentileri bulunmakta. Bu nedenle bugüne kadar savaşın tarafı olan kesimler masada kendilerine bir yer bulmak ve bundan sonra ülkenin yönetiminde söz sahibi olabilmek için kendilerine destek veren ülkelerle birlikte çalışma içinde. Masaya kimin oturacağı ve nelerin ele alınacağı (federal/merkezi yönetim, kaynakların kullanımı vb.) çokça tartışılsa da müzakere edilecek konular arasında bugüne kadar işlenen savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve insan hakları ihlalleri hususunda neler yapılması gerektiği çok cılız bir biçimde dile getirilmekte.

“Geçiş dönemini adaleti” (transitional justice) gibi kavramlar ise çoğu kesimce bilinmemekte. Geçiş dönemini adaleti, “daha demokratik, adil ve barışçıl bir gelecek inşa edebilmek amacıyla toplumların geçmişte yaşanmış insan hakları ihlalleri, büyük ölçekli katliamlar ya da başka türden şiddetli toplumsal travmalarla yüzleşmelerine odaklanmış bir etkinlik ve araştırma alanını ifade eder.” Bir yandan evrensel hukuka uygun bir biçimde faillerin yargılanması, diğer yandan mağdurlar ve aileleri için tazminat programları ya da suçların kaynağı olan devlet kurumlarının (polis, ordu, istihbarat vb.) ıslah edilmesi gibi farklı dalları bulunmaktadır.[6]

Geçmişle Yüzleşmek Öncelikli Bir Konu mu?

Son beş yılda Suriye’de yaşananlar yirminci yüzyıl boyunca büyük travmalar ve trajediler gören ve acıları artık neredeyse kanıksamış Orta Doğu toplumları için bile hayal edilebileceklerin ötesindeydi: Yüzbinlerce ölüm, on binlerce zorla kaybedilmiş kişiler, sistematik infazlar, işkenceler, tecavüzler, milyonlarca yerinden edinilmiş insan, parçalanmış aileler, kayıp kuşaklar… Bugüne kadar “insanlığa karşı suç” kapsamına giren bu suçlara ilişkin etkin bir soruşturma yürütülmedi. İşlenen suçlar cezasız kaldı. Savaş sürecince bu suçlara ilişkin soruşturmaların etkin bir biçimde yürütülmesi pratik açıdan zor olabilirdi. Ancak Suriye’ye barış geldikten sonra da bu konuların elen alınmaması durumunda, milyonlarca Suriyeli mağdur büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktır.

Çatışmadan ve iç savaştan yeni çıkmış toplumlarda, sayıları yüzbinleri bulan suçlar ve bunların faillerini yargılamanın imkânsız olduğu gerekçesiyle her şeyi unutarak, geçmişte yaşananların üzerine sünger çekip temiz bir sayfa açmak gerektiğini ileri sürenler sıklıkla bulunmaktadır. Bunun yanı sıra işlenen suçların büyük bir kısmında sorumluluğu olan taraflar da geçmişle yüzleşme konusunun gündeme gelmesinden kaçınırlar. Toplumun ihtiyacının “güvenlik ve istikrar” olduğu sık sık dile getirilerek yaşananların unutulması gerektiği ifade edilir. Tıpkı geçmişte Yugoslavya İç Savaşı’nda olduğu gibi.[7]

Bugün Suriye konusunu çözüme kavuşturma sürecinde de bu konuların daha sonra ele alınması gerektiğini öne sürenler olacaktır. Ancak Suriye’nin yeniden inşa sürecinde bu konuların ele alınmaması durumunda gelecekte konuyu tekrar gündeme getirmek daha zor olacaktır. Güçlükle de olsa bu suçların araştırılması hususunda karar alınabildiğinde ise, işlenen suçların böyle bir kapasitesi olmadığı halde olağan yargı mekanizmaları ile çözülmesi önerilecek, faillerin paramiliter örgütleri olduğu iddia edilecek, fiillerin Rejim’in resmi güçlerince gerçekleştirildiğinin inkâr edilemediği durumda ölen subayların emir verdiği öne sürülecek ya da alt düzeyde görevli subay ve bürokratlar yargı önüne çıkarılacak. Tüm bunlar geçmişte dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşen soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçların araştırılmasında dile getirildi.

Geçmişle yüzleşmekten kaçınarak atılacak bu tür adımlar, toplumdaki gerginliği en fazla bir süre öteleyerek Suriye’nin kalıcı ve gerçek bir barışa ulaşmasını engelleyeceği gibi, gelecekte, farklı boyutta da olsa, cezasızlığın getireceği hayal kırıklığı ve kızgınlığın bir sonucu olarak yeni çatışma olasılıklarını ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle, Ruanda örneğinde görüldüğü üzere, yaşanabilecek siyasi ve pratik zorluklara rağmen, kalıcı bir barışın gerçekleşmesi için iç savaş sonrası bu suçların hangi kurum tarafından ne şekilde ele alınacağı (Hakikat  ve uzlaşma komisyonlarının kurulması, özel yetkili bir uluslararası mahkemenin oluşturulması vb.) ve alınan kararların nasıl uygulanacağı gerek Soçi’de yapılacak Kongre’de gerekse onu takip edecek müzakerelerde kapsamlı bir şekilde ele alınmalıdır. Suriyeliler uzun süredir bekledikleri barışa ancak bu şekilde ulaşabilir.

Dipnotlar


[1] “No less than 613 Barrel Bombs in November 2017”, The Syrian Network for Human Rights (SNHR), 08.12.2017
[2] SNHR “katliam” tanımını bir saldırıda en az beş sivilin öldüğü vakalar için kullanıyor. Bkz. “No less than 33 Massacres in November 2017”, The Syrian Network for Human Rights (SNHR), 07.12.2017
[3] “Briefing From The White Helmets And The Syria Campaign About Last Seven Days in Eastern Ghouta”, The Syria Civil Defence, 22.11.2017
[4] “No less than 569 Cases of Arbitrary Arrest in November 2017”, The Syrian Network for Human Rights (SNHR), 12.12.2017
[5] “Note to Correspondents: Joint Press Stakeout by UN Special Envoy for Syria, Staffan de Mistura, and UN Senior Advisor Jan Egeland”, United Nations, 07.12.2017
[6] “Geçiş Dönemi Adaleti Hakkında”, Hakikat Adalet Hafıza Çalışmaları Merkezi, 14.12.2017
[7] Ana Ljubojevic, “Tomorrow People, Where is Your Past? Transitional Justice Mechanisms and Dealing with Past in Serbia and Crotia”, International Journal of Rule of Law, Transitional Justice And Human Rights, Volume 1, December 2010, s.84